Kırmızı, yeşil veya sarı gibi farklı renklere sahip bu çok yönlü meyvenin suyu, çeşitli rahatsızlıkların tedavisinde kullanılan bazı bitki özleri içerir. Bunların en önemlileri manganez, malik asit ve polifenollerdir.
Lezzetli tadı ve güzel kokusuyla dünya çapında popüler bir içecek olan elma suyu, kanser ve iltihap önleyici etkileri olan polifenoller ve flavonoidler içerir. Bununla birlikte, kalp sağlığını destekleyebilir, astım semptomlarını hafifletebilir, kilo vermeye yardımcı olabilir ve bazı kanser türlerinin oluşma riskini en aza indirebilir.
200’den fazla türü olan bu meyveden elde edilen ev yapımı elma suyu, antioksidanlar ve antienflamatuvar besleyicilerle doludur. Elma suyu, çok çeşitli bu besleyici özellikleri ile birçok rahatsızlığın tedavisinde yardımcı olabilir. İçerisinde bulunan B3 vitamini (niasin), bağışıklık sistemini desteklemesinin yanı sıra kolesterolü de dengeleyebilir.
Elma suyu içmenin araştırmalarla kanıtlanmış en önemli avantajları şunlardır:
Elma suyunda bulunan C vitamini ve antioksidanlar, bazı cilt sorunlarının önlenmesine yardımcı olabilir. Yapılan bazı araştırmalar, bu meyve suyunun iltihaplanma, kaşıntı, cilt enfeksiyonları, kırışıklıklar ve ciltteki çatlamalar gibi yaygın karşılaşılan cilt problemlerinin tedavisinde etkili olduğunu göstermektedir. Ayrıca elma suyundaki polifenoller, erken yaşlanma karşıtı bileşiklerdir.
Karaciğer, vücudun en önemli detoks organıdır. Malik asit açısından zengin olan elma suyu, karaciğer fonksiyonunu destekleyerek bazı rahatsızlıkların ortaya çıkma riskini en aza indirebilir. Elmadaki alkalinite, karaciğerde biriken toksinlerin temizlenmesine katkıda bulunur. Ayrıca kimyasal maddeler içermeyen ev yapımı elma suları, karaciğerde kolesterol birikmesini de önleyebilir.
Elma suyu potasyum açısından zengindir. Bu mineral, kalp sağlığını korumak için son derece önemlidir. Potasyum, kan damarları üzerindeki stresi azaltmaya ve kan basıncını düşürmeye yardımcı olabilecek bir vazodilatördür. Polifenoller ve flavonoidler gibi bitki bileşenler ise kalp sağlığını destekler. Bir araştırma, polifenollerin kötü kolesterolün okside olmasını ve arterlerde birikmesini önleyebileceğini göstermektedir.
Bu sağlıklı meyve suyunun astım ataklarını önlediği bilinmektedir. Elma suyu, astım hastalarında ortaya çıkan belirtileri hafifletmeye yardımcı olabilecek antienflamatuar ve antialerjenik özelliklere sahiptir. Ek olarak, elma suyundaki polifenoller, akciğer sağlığını artırmada ve akciğer hastalıklarının riskini azaltmada önemli bir rol oynar. Düzenli olarak elma suyu tüketen bireylerin daha iyi akciğer fonksiyonuna sahip olabileceği, son araştırmalarla kanıtlanmıştır.
Kabızlık, kalın bağırsak çok fazla su emdiğinde ortaya çıkan ciddi bir sağlık sorunudur. Herhangi bir koruyucu veya katkı maddesi içermeyen doğal elma suları, bu soruna çözüm sunan sorbitol içerir. Bu madde kalın bağırsağa ulaştığında, kolonun su ihtiyacını karşılayarak etkilerini hızlandırır. Böylelikle dışkı yumuşar ve vücuttan atılımı daha kolay bir hale gelir.
Elma, polifenoller, karotenoidler ve diyet lifi bakımından zengin bir meyvedir. Elma suyunda da bulunan bu yararlı maddeler, kilo vermeye yardımcı olabilir. Yapılan bir araştırma, polifenollerinin obezite önleyici özelliklere sahip olduğunu ortaya çıkarmıştır. İnsanlar ve hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar, farklı şekillerde elma alımının aşırı kilolu insanlarda kilo kaybına katkı sağlayabileceğini göstermektedir.
Flavonoidlerin ve fenolik asitlerin, kanserli hücrelerin gelişimini önlemede etkili olduğu kanıtlanmıştır. Elma suyundaki fitokimyasalların ve antioksidanların, karsinogeneze (tümör oluşması) karşı etkili olduğu bilinmektedir. Ayrıca Almanya merkezli bir çalışmada, elma, elma suyu ve elma bileşenlerinin düzenli olarak tüketilmesinin, akciğer ve kolon kanseri riskini azaltabileceği belirtilmektedir.
Elma suyu, beyni serbest radikal hasarından koruyabilir. Elma suyundaki polifenolik antioksidanlar, nöronal apoptozu riskini (beyin hücrelerinin ölümü) azaltabilir. Söz konusu antioksidanlar, kanserli hücrelere karşı etkili olmasının yanı sıra, oksidatif stresten kaynaklanan hasarı önleme potansiyeline sahiptir. Bu, Alzheimer ve Parkinson gibi nörodejeneratif hastalıkların önlenmesine katkı sağlayabileceği anlamına gelir.
Tüm Yorumlar